3 Nisan 2016 Pazar

-LUK ÜÇLEMESİ: Çocuk -LUK: Herşeyin başlangıcı


Hayatın içinden... -LUK ÜÇLEMESİ

Çocuk -LUK: Herşeyin başlangıcı


Hayatımızın hiç kuşkusuz dönüp ardımıza baktığımızda koşulsuz şartsız en rahat, en özgür, en mutlu olduğumuz dönemi... "Çocukluk insanın hayatı boyunca mutluluğu yaşam tarzı olarak benimseyebildiği tek dönemdir. Paule Saint-Onge"

Evet öyleymiş. Miş çünkü hayat akıp giderken bunu öğretiyor insana, İçindeyken hep hemen büyümek istenilen büyüyünce de sürekli geriye dönebilmeyi düşlenilen bir dönem...

Çocuk kelime anlamı olarak "bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan insan" demektir. Her çocuk kendi geniş hayal dünyasında ya sihirli değneğiyle etrafa iyilikler, güzellikler saçan bir prenses peri, ya da süper bir kahramandır dünyayı kurtaran. Etimolojik yönden de çocuğun sözcük kökeni çuçak "cüce" [ Pavet de Courteille, Dictionnaire Turc Oriental (1500 yılından önce) anlamına gelmesi, akıllara acaba "Pamuk prenses ve yedi cüceler" masalı ile ilişkisi olabilir mi sorusunu getirmiyor değil:) İşte aslında her birimiz kendi masallarımızın kahramanlarıyız bir ölçüde.

Gerçeklerle yüzleşmemiz genelde ilk "artık çocuk değilsin"cümlesiyle başlar, ve Graham Greene'in de dediği gibi "geleceğimiz, çocukluğumuzun bir anında bulduğu açık kapıdan içeriye girmesine izin verdiği ölçüde hayatımızı şekillendirir." Ve bizler kendimizi hayatın içinde kendi merkezlerimizde kendi masallarımızı yaşayan çocuklar olarak buluruz.


Kabul etsek de etmesek de içimizdeki çocuk hayat yolculuğunda herzaman yanımızda tıpkı kadim bir dost gibi yer alır. Bazen sesi bize çok uzaklardan ılık bir bahar sabahında bizi güne uyandıran kuşların cıvıltısı gibi bazen de yüreğimizin en derinine işleyen müziğin notaları gibi yanıbaşımızdan duyulur. Merak ediyorum neden çocuk yönümüzün bizim bir parçamız olduğunu kabul etmek bu kadar güç? Bu küçük masal kahramanları hayatımızı kurtarabilecekken neden bizi bu kadar korkutuyorlar?

Korkmak mı hem de bir çocuktan demeyin. Öyle olmasa neden bir çocuğun ysptığı ancak beğenmediğimiz bir durum karşısında "çocuk aklı işte daha mı iyi bilecek"diyor, ya da " çocuktan al haberi" deyip asıl ana kaynağın neresi olduğunu bilsek de gerçekliği konusunda kimi zaman tereddütte kalabiliyoruz. 

Yaşlar biraz daha büyüdüğünde yaptığımız her hareketi, hatta yaşadığımız her duyguyu bile bir mantığa, bir şekle, bir "normalliğe" dönüştürmeye çalışıyoruz. Bu kalıpların dışında her kalanı da "sakın çocukluk etme, aşkolsun deli misin?" diye tenkid ediyoruz. Demek ki anladığım kadarıyla büyüdükçe işler giderek daha karmaşık bir hal alıp "içimizdeki çocuk aşkı tattığında bizler deliriyor, aşık olan çocuk delidir" yaklaşımına daha çok inanıyoruz. Hatırlatmalıyım ki "deli" sözlük anlamı olarak "aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, davranışları aşırı ve taşkın olan, çılgın, bir şeye, bir kimseye aşırı derecede düşkün olan" demektir. Bir çocuğa bunca sorumluluk yüklemek bu noktada bir hayli düşündürücü:) Bazı durumlarda kabul aşk, mantığı  hiçe saydığı ölçüde bir "delilik" göstergesi olabilir ama çocuğun bu aşk çıkmazında pek de bir kabahati yoktur:)

Hani bazen sorar ya insanlar kinayeli, imalı bir şekilde "çocuk musun" diye, her seferinde var gücümle, tüm kalbimle inanarak "evet tabii ki, aklın yaşta değil başta olduğunu ne de çabuk unuttunuz" demek gelir. 
İçimizdeki çocuğun sesini duymak hayatın tüm zorluklarına rağmen bize herzaman iyi gelecek, hayatın her anında çocuk olabilmek ve çocuk kalmak felsefesi ise bizi adeta yeniden masal aleminin kahramanına dönüştürecektir. Çünkü unutulmamalıdır ki, çocukluğun sisleri ardında kalan rüyalarımız herzaman içimizde, en derinimizdedirler.- Paul Geraldy- 5 Aralık 1921

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder