Anlatacağım eşi benzeri olmayan bir aşk hatta aşktan da öte bir sevgi(li) saygı(lı) yaşam öyküsü
...
İki insan düşünün birbirlerine hep gülen gözlerle bakmış sevgi sözcükleri ile hitap etmişler. İki insan düşünün ki son anlarına dek sessizliklerinde bile hep aynı sözcükleri düşünmüşler. Anlatacağım işte böylesine bir uyumunn böylesine içten sıcacık bir sevginin hikayesi...
"Sevmek birbirine bakmak değil birlikte aynı yöne bakmaktır." Dostoyevski
Bundan tam 65 sene önceydi genç kadınla adamın tanışmaları. Genç kız 18 yaşlarında duru bir su kadar güzel güzel bir çiçek kadar narin. Genç adam ise 20li yaşlarının başında en delikanlı çağındaydı. Verilen ilk randevuda hikayeleri, bir "zaman aksamasıyla" başlamış ve babasının muhallebici dükkanından yorgun dönüp uyuyakalan genç adamı merak edip evine kadar gelip soran genç kızın birbirlerine "zamanötesi" bağlanmalarına neden olmuştu.
Genç kız genç adamı ilk gördüğü anda ilk aklından geçenler genç, uzun boylu, okumuş, kültürlü olduğu olmuştu. Genç adam ise işte evlenmek isteyeceğim genç kız demişti. İşte bu iki genç insan ışıl ışıl bir ilkbahar günü fonda "papatya gibisin beyaz ve ince, ruhum eziliyor seni görünce" eşliğinde sonsuza dek birarada olmaya söz vermişlerdi. (Belki de bu şarkının anlamını kendi dünyalarına öyle katmışlardı ki en son ana dek birbirlerine "ruhum" diye hitap edip, sanki iki kişilik yaşamlarını tek bir bütün halinde sürdürmüşlerdi.)
65 senelik bir beraberlik... Her anı birlikte güzel anlarla yaşanmış koskoca bir ömür...
İlk seneler pırıl pırıl bir bahar sabahının ilk ışıklarının güne doğuşu gibi ışıltılı bir başlangıç oldu genç çift için. Neşeli eğlenceler, dostlarla beraber kahkahaların çınlattığı keyifle kurulan sofralar, keşfedilen yeni diyarların açtığı yepyeni ufuklar... Kızlarının doğumu ile kendi hayatları da yepyeni bir boyut kazanmış sımsıcak yuvaları şenlenmişti.
Seneler geçiyor, farkına varmadan yaşam acısıyla tatlısıyla devam ediyordu. Gençler an gelip ardlarına baktıklarında adeta birbirlerinin sakin limanları olduklarını görmüşler, zaman içinde birbirlerinin "eşinden" öte bazen anne bazen babaları olduklarını farketmişlerdi.
Kızlar artık büyümüş, evlilik hazırlıklarına başlamışlardı. Fotoğraflar artık daha kalabalık, gülen yüzlerin sayısı artık daha fazlaydı. Konular çeşitlenmiş, kutlamalar artmış, paylaşılan anları paylaşan, birbirine kenetlenmiş aile genişlemişti artık. Sabahın prıltısı masmavi gökyüzünde tam tepede gönülleri ısıtan sımsıcak öğlen güneşinin parlaklığına dönüşmüştü.
iki kişilik yuvaları artık kocaman bir bütün olmak üzereydi. Üzereydi çünkü eksik olan tek parça bu mutlu puzzle'ın içinde minik torunların varlığıydı. Derken torunlar bu güzel hayatı taçlandıran unsurlar olarak bu eşsiz bütüne dahil oldular. Herşey artık üç kat şenlikli üç kat keyifli ve üç kat anlamlıydı. Çiftimiz kendileri için yaşadıkları hayatı artık çocukları ve en çok da torunlarını mutlu etmek için yaşar olmuşlardı.
Bu nasıl bir an nasıl bir durum diye sorarsanız size o anın, okul dönüşü birlikte pişirilen elmalı tarçınlı kurabiyenin kokusunda, bütün sene birlikte kutlanıması beklenen doğumgününün, pastasının renklerinde ya da beraber süslenilecek Noel ağacının büyülü ışıklarının pırıltısında saklı olduğunu tarif edebilirim. Hani insanın hayatında anlar vardır hiç unutulmayan, hani çocuklukta çıkması sabırsızlıkla beklenen bir çizgi roman sayfasında, sabahın erken saatlerinden başlayarak arkadaşlarla sokakta oynanan oyunda, dinlenme saatinin bitmesi sabırsızlıkla beklenen saatlerde çam ağaçlarının yaprak hışırtılarında, akşam yemeği için kurulan mangala hazırlanmış köftelerin nefis kokusunda ya da ılık yaz gecelerinde uyumaya yüz tutmuşken uzaktan kulağa çalınan bir buzukinin namelerinde saklı...
Nerden mi biliyorum?
Biliyorum çünkü... ben bu eşsiz ailenin bir parçası olan torunlardan biriyim. Beni ben yapan, bana hayata dair herşeyi öğreten, hayata karşı beni yetiştiren, bir duruş edinmemi sağlayan işte bu eşsiz insanlar...
Ben ailenin ilk torunuyum. Anneannem ve dedemle uzun seneler birarada arkadaşlık boyutunda bir ilişkimiz oldu. Onlar benim hem arkadaşlarım hem de dert ortaklarım oldular. Her ikisi birarada... Taa ki bir gün ansızın dedem aramızdan bir kuş misali engin gökyüzüne doğru ayrılana dek...
İşte o an hayatımdaki yeri değişmez insanların ve bu insanların bana kattıklarının önemini yüreğimin en derininde hissettim.
Hatta bu sevgi dolu sımsıcak aile bağı beni daha da eskilere diğer yarımı tamamlayan ancak onlarla arkadaşlığımız çok kısa bir zaman diliminde sınırlı kalmış babaannem ve dedemi de hatırlattı. Onlar da güzel ailemin tamamlayıcısı diğer eşsiz fertleriydi. Sevgi dolu saygı dolu bir başka hikaye de onlarıyki idi.
Genç kız yeni geldiği dilini, yaşayışını, hiç kimseyi bilmediği bir ülkeye üniversitede eczacılık okumaya gelmiş, yardıma en ihtiyaç duyduğu bir anda da yakışıklı sınıf arkadaşı genç adamı hayatının en merkezinde bulmuştu. Dönemlerine göre bu genç çift son derece modern, aydın, kültürlü bir hayata başlamışlardı. Onlar da birlikte öğrenmişler, birlikte çalışmışlar, birlikte bir hayat kurmuşlardı. Hayatta her mevsimin yaşandığı gibi çiftimizin hayatlarında da her mevsim yaşanmış, ancak kendilerinin hayatlarına kattıkları parlaklık günlerini hep aydınlatmıştı.
Benim onlarla tanışıklığım en küçük yaşlarımda olmuş ancak kendimi bildiğim bir yaşa geldiğimde onlar geride eşsiz bilgiler, paha biçilmez yaşam dersleri, görgü kuralları ve yaşama dair bilinmesi gereken her ne varsa öğretip öylece aramızdan ayrılmışlardı saygıyla, sevgiyle...
İnsanın hayatında herzaman aydınlığı bulması güne dair parlaklığı bulması tabii ki hep çok da kolay olmuyor. Ancak ben biliyorum ki günümün parlaklığını yaratan, güzel, çok kıymetli, değerli, eşsiz insanların oluşturduğu kocaman bir ailem var. Biliyorum ki gün bitip de geceye döndüğünde bile benim gökyüzüm hep yıldızlı olacak ve yıldızların derinliklerinde bile herzaman bana sevgiyle gülümseyecek, içimi ısıtacak yıldızlar olacak.
Dönüp ardıma baktığımda beni ben yapan bu insanları hayatımın her anında sevgiyle anıyor, yaşamımda varolanları sumsıkı sevgiyle kucaklıyor, onların benim hayatımın birer parçası oldukları için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu güzel ailenin bir parçası olmaktan her daim çok gurur duyuyorum.
İşte benim hayatımda da"Herşey bir insanı sevmekle başladı"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder