8 Ağustos 2017 Salı

BİR İLKYAZ HİKAYESİ

BİR İLKYAZ HİKAYESİ

Mevsim ilkyazın ilk günleri… masmavi bir gökyüzü… sanki ilk gelecek leylek sürüsünü karşılamaya hazır… Doğa da ilk hazırlıklarına başlamış gibi… erguvanları beklerken tepeler ilk pembeliklerini sergiliyor… kısacası doğa yaşadığı 'ilklerle' ilkyaz hazırlığında, ilkyaz heyecanında…

Kuşlar bu mevsim artık daha çok seslerini duyuruyorlar. Soğuk kışın ardından sanki uzun süre boyunca diyemedikleri o kadar çok şey varmışçasına hiç susmayacakmış gibi ötüyorlar.

Çiçekler, peki ya onlara ne demeli? O kadar süre boyunları bükük kalmış olsalar da ilkyaz döneminde en canlı, en parlak, en güzel renklerine bürünüyorlar.

Anlaşılan kuşlar hazır, çiçekler de hazır. Ya bizler, bizler hazır mıyız yeni bir döneme, yeni başlangıçlara yeni bir ilkyaza?

Düşünüyorum nasıl hazır olur ki insan, nasıl hazırlanır? Diyorum ki kendi kendime madem kuşlar hazır, bir günlüğüne kuş olsam? En engin göklerde uçsam, en gizemli diyarlara gitsem, en ulaşılmaz eşsiz tepelere kanat çırpsam?

Ya da diyorum, çiçekler de hazırdı. Ben çiçek olayım peki bir günlüğüne? En ferah doğada en nadide çiçek olsam, en parlak renkli ya da en mis kokulu olsam? Acaba ben de hazır hisseder miydim kendimi?

Oysa biliyorum ki ben yine fırtınalara karşı kanat çırpacak olanım, ya da delice esen rüzgara direnecek, yapraklarıyla yeni açan tomurcuklarını saklayacak olan da ben…

Aslında bunu kimi zaman kendine hatırlatması gerekse de, insan da hazır… kimi zaman kuş, kimi zaman bir çiçek ama herzaman 'insan' olarak…

Bir kuş olsam ilkyaz meltemlerinde kanat çırpan
Ya da bir çiçek, renkli yüzünü güneşe çeviren ilkyaz zamanı
Ama herşeye rağmen hep yaz olsa hayatımız
Pırıl pırıl mis gibi bir yaz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder